10 Ocak 2008 Perşembe

hiç/bir/şey

sahip olunduğunda bozuluyor tılsımı,kaç zaman kapı aralığında beklenilenlerin bile hatta...uzağında olduklarımızın,mahrum bırakıldıklarımızın peşi sıra sürüklenmelerimiz de hep bundan.elimizin altındakilerden hoşnut olmayışımız da.

tüm kazaklar giyilene kadar güzel...ayakkabılar vitrinden seyredildiği sürece.
deniz;vapurdan bakınca güzel.çay bardakta dururken...yağmur,penceye vururken.yollar uzadığında...istanbul;uzaktan bakıldığında...

güzel olan;elini uzatmak...ulaşmaya çalıştığın sürece kıymetli; parmakuçlarına değenler.dokunduğumuz anda bozguna uğratmaya meyilli bir ırk olduğumuzdan belki,belki arsızlık,belki doymak-bilmezlik...

yokluktaki varlıktan kurulu bir servet belki, aradığımız sakinliğe açılan kapı.kalabalıklaştıkça yalnızlıktan;çoğaldıkça azalmaktan kurtulmanın yolu ne ya da bu değilse?birşeylere sahip oldukça hiçbirşey olmaktan nasıl sakınılır?

parantez kendiliğinden açılıyor bu gibi durumlarda...

BAKARA SURESİ,61.ayet
Siz (ise şöyle) demiştiniz:
"Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
....

""Ve hani siz, verilen nimetlerin kadrini bilmeyerek, şükrü ve itaatı bir yana bırakarak, terbiyesizlik edip de demiştiniz ki; ey Musa! biz tek çeşit yemeğe artık katiyyen katlanamayacağız. Yeter artık, her gün bıldırcın eti ve kudret helvası yemekten bıktık, usandık, binaenaleyh Rabbine dua et de bize toprağın bitirdiği şeylerden; yetiştirdiği sebzelerden, kabak, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğanından çıkarıversin. Gerçi tekdüzeliğin, insan istekleri üzerinde az çok sıkıcı bir tesiri vardır. Ve buna karşı çeşitlilik isteğinde bulunmakta esasen bir günah da yoktur. Fakat bunu yaparken, bir taraftan eldeki nimetin yokluğu zamanında çekilen acıları unutmamak, diğer taraftan da yüce bir ruh haliyle ve temiz bir kalble hareket edip şükrü artırmak ve daha önemlisi, b edenin istek ve ihtiyaçlarına kapılıp edep ve terbiye dışına çıkmadan hareket etmek icap eder. Onların da "Rabbimize dua et" diyecek yerde, edepsizce "Rabbine dua et" diye imansızlık eseri göstermemeleri gerekirdi. İsrailoğulları'nın bu isteğinde, şüphesi z göçebelikten kurtulup, yerleşik hayata, şehir hayatına geçmek arzusu vardı. Fakat bu arzu, eğitim, ilim ve ibadet gibi yüksek bir maksat ve hedefe değil, bıldırcın ve kudret helvası yerine soğan ve sarmısak yiyebilmek için bayağı bir maksada dayanıyordu. Bunda da vaktiyle Mısır'da yaşadıkları sefil hayata istek ve adeta hasret gibi bir maksat yatıyordu ki, bu da hürriyetin kadrini takdir edemeyip, köleliğe talip olmak demekti. Bundan dolayı Hz. Musa cevaben şöyle dedi: siz üstün ve hayırlı bir nimeti daha aşağı bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise haydi bir şehre veya bir kasabaya ininiz, oraya konunuz, o vakit size istediğiniz vardır. Bu cevap, bir taraftan isteklerinin çabuklaşmasına sebep olacak şeyi göstermekte, ve nimete gidecek yolu bildirmekte, diğer taraftan da yaptıkları kötü tercihin akıbetinde uğrayacakları fenalığı ifade etmektedir. ""

Hiç yorum yok: