24 Şubat 2008 Pazar

15 Şubat 2008 Cuma

iki dağın arasında kalmışam...

ayağa kalktım,bekledim bi süre...
belimi doğrulttum kaç zaman sonra...yükümü kendimden bildim,ezilmedim altında...
dikleştirdim omuzlarımı...
bir tutam saç kopmuş,kayıverdi ayakuçlarıma,gözümden damlayandan bir zaman sonra...
doğruldum...yenilenmiş gibi,yeğnilemiş gibi....
kamburlarımı törpüledim zamana sürte sürte...şimdi işte geçtim sığ( a )madığım dehlizlerden sırayla...önce mekandan,sonra dizlerimden çekilen sudan ve boyumca büyüttüğüm umudumdan,düşlerimde umduğumdan...ben giderken, sen yönünü boşluğa dönmüşken ve silerken benden kalan parmakizlerini zamandan öylece durup kalışımdan...
hepsinden geçtim sırayla...kapı kapılara açıldı...yol çıkmazlarda son buldu...geri dönmedim...

uyku tutmasın istedim...uzayıp gitsin cümleler sabaha dek...
ama her elimi uzatmamla ordan oraya savruldu sözcükler...

kalktım yürüdüm sonra biraz...odanın içinde döndüm durdum...
böyleydi...başladığı yerde buluyordu insan kendini hep....bi de bulduğu umduğuna denk olmuyordu herzaman...

ayaklarımızı yolun üzerinde sabit kıl rabbim...
sıkışıp kalmışlıklarımızda yüreğimizi açan,genişleten sen ol...

.......

12 Şubat 2008 Salı

kırmızı gülün alı var...

"iyi" bir/şey/ler bulup çıkarmak,avunmak onlarla,avunmaya yetmeyeceğini bilerek hem de;ne zor bazen...bazen işte ne kadar da ışıklar kapatılmış gibi...başımıza yıkılmışcasına bizi sağlam tutan tavanlar,henüz altında ezilmemiş ama debeleniyormuşuz gibi..hiç bir teselli sözü işe yaramayacak,sanki hiç geçmeyecek gibi...geçenleri düşünüyorum tam da bu noktada;"nafile" diyorum,her hevesli toparlanma denemesinde..."nafile"...

uyuyup kalsam bi süre uyanmasam diyorum içimden,bildiğim tüm "amin"leri sıralayarak hemen ardından...

sonra her şarkıya bir ahh iliştiriyorum hafiflerim belki diye...amin...


8 Şubat 2008 Cuma

Bir teselli ver bir teselli ver
Yarattığın mecnuna bir teselli ver

Sevenin halinden sevenler anlar
Gel gör şu halimi bir teselli ver
Aramızda başka biri var ise
Tertemiz aşkımı bana geri ver

Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum
Gülemem sevgilim ben sensiz ahhhh
Yaşayamam yaşayamam

Bana ne gerek bana ne gerek
Senin aşkından başka bana ne gerek

Aşkın zehir olsa yine içerim
Yolun ecel olsa korkmam geçerim
Yeter ki sevdim de ben bu aşk ile
Dünyanın kahrına gülüp geçerim

Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum
Ömür boyu bitmeyen derdimle yorulmuşum
Gülemem sevgilim ben sensiz ahhh
Yaşayamam yaşayamam

.............

ne güzelmiş şarkı...
vaktiyle uzaktan bakıp burun kıvırmalarımdan utandım neredeyse...

hani bide içtiğin sigaraların acısı gece başını yastığa koyunca çıkıyor ya;
ne fena...

6 Şubat 2008 Çarşamba

garip bi döngüsü var hayatın.
artık daha sık tekrarlıyorum bunu,daha çok inanıyor,daha çok delil topluyorum...
zaman zaman akıl erdirilemeyecek kadar çapraşık,ama hep garip bi döngü...

atılan her adımda biraz daha uzaklaşmak gibi....her eklenen hayatla beraber,biraz daha yabancılaşmak,daha çok kendine kalmak gibi.

uzun yada geniş ya da dar ya da çıkmaz denilen her yolun hep aynı kapıda sonlanması gibi mesela...

ayağımızı her kaldırışımızda,bizi içine doğru çeken malum kuvvete yenilmek gibi her defasında...
durmakla,aynı hızda - aynı yönde ilerlemenin birbirine denkliği gibi ya da....

uyudukça yorgunluğun artması,
konuştukça anlatmanın daha da zorlaşması
yazı uzadıkça sözün düğümlenip kalması mesela...

sahiplendiğin ilk anda elinden kayması gibi...
ya da öğrenilen her yeni bilgiyle beraber daha cahil hissetmek kendini
aklını başına topladıkça salak olmayı istemek gibi bir de...

362. Haberin var mı? Kış gitti, yaz geldi!
(Divan-ı Kebir'den...)


Haberin var mı? Şehrimizde şeker ucuzladı. Yani şehrimize tatlı dilli değerli bir kişi geldi. Haberin var mı? Kış gitti, yaz geldi!

Haberin var mı? Bahçede reyhan ile karanfil; "îş kolaylaştı" diye gülüşüyorlar.

Haberin var mı? Bülbül yolculuktan döndü, geldi. Bahçede ötmeye başladı. Ötüşünün güzelliği ile bütün kuşlara üstad oldu.

Haberin var mı? Bahçede ağacın dalı, kökten müjdeli bir haber aldı da ellerini sallayarak oynamaya başladı.

Haberin var mı? Can bahar kadehiyle mest oldu da oynaya oynaya sultanın haremine geldi.

Haberin var mı? Lale, yüzü kanlara bulanmış bir halde çıkageldi. Haberin var mı? Gül, çiçekler meclisinin başkanı oldu.

Haberin var mı? Güzeller ötelerden geçip gelme izni aldılar da geldiler. Bağlara, bahçelere kondular, yeryüzü yeşerdi, güller, laleler, reyhanlar, çeşitli çiçekler uyandılar.

Geçen sene kış mevsiminin korkusundan kaybolup giden yeşilin güzelleri güller, reyhanlar, şebboylar, karanfiller ve daha sayılamayacak kadar çok çiçekler, sanki kıyamet koptu da dirildiler. Bu sene hepsi de yüz kat daha güzel, daha hoş kokularla geldiler.

Gül yüzlü güzeller ötelerden, yokluk aleminden oynaya oynaya geldiler. Bu gelişten gökyüzü memnun oldu da, onların ayaklarına yıldızlar serpti.

Geçen sonbaharda azledilen, işten çıkarılan nergis, bu sene çiçekler mülküne başkan oldu. Gonca çocuğu da, beşikte konuşan Hz. îsa gibi yazmaya, okumaya başladı.

Hakk aşıklarının meclisi bir kat daha süslendi. Seher rüzgarı hoş bir şekilde esmeye ve güzel kokular şarabını sunmaya başladı.

Gönül perdesinin arkasında gizli nakışlar vardı. Bu yüzden bağlar, bahçeler, gönüllerdeki sırlara ayna oldu.

Sen gördüğün bütün güzellikleri aynada arama da, gönlünde ara! Çünkü, "ayna" kendisi bir şekilden ibarettir. îçine düşenleri gösterir, ama kendisi cansızdır.

3 Şubat 2008 Pazar

gören bizi sanır deli... usludan yeğdir delimiz!




MÜNAFIKLA MUHATAB ETME RABBİM...


Hac Suresi 72. ayet

Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kafirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine ayetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kafirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!


üzerimize giyindiğimiz sükunetin meyvelerini toplamak olsun nasibimiz,altından ırmaklar geçen cennetlerde dolanırken gönlümüzce...
amin.

2 Şubat 2008 Cumartesi

ipler bağlıyorum her anıma
unutmamak için bazen
aradığım zaman bulabileyim diye
bıraktığım yerde dursunlar diye bazen de
bi ucundan çekiyorum kimi zaman,gözyaşları boşanıyor tepemden aşağıya...dizlerimden aşağıya soğuk sular iniyor bazısında...
hiç uğruna ağladıklarım - yok yere gittiklerim beliriyor önümde sırayla..
sular hep aynı hızda akan ırmağın suyuna karışıyor...iplerin ucuna kalbimden topladığım
taşlardan bağlıyorum...yerleri belirlensin,hep ağrıtsın diye...zira yenileri gelip ırmağın sularını taşırmasın.

bazısı yarasaların kanatlarında asılı duruyor...sarkıyor gözbebeklerimden aşağıya...onlar gece vakti belirenler çoğunlukla.
bi ucu başka bir uca bağlanmayı bekliyor umutsuzca...

parmaklarıma bağlıyorum bazısını...
unutsam da hatırlatsınlar;silinmesinler aklımdakiler...